Şener Şen Kültür Salonunda Anadolu Üniversitesi Rektör Danışmanı ve İletişim Bilimleri Fakültesi (İBF) Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Barış Kılınç’ın moderatörlüğünü üstlendiği atölyeye, Eskişehir Uluslararası Film Festivali Yönetmeni Doç. Dr. Serhat Serter ve İBF Dekanı Prof. Dr. Bülent Aydın Ertekin’in yanı sıra öğretim üyeleri, öğrenciler ve sinemaseverler katılım gösterdi.

Yönetmen Demirkubuz: “Sinemayla çocukluğumdan beri bir bağım vardı”

Düzenlenen Master Class’ta sinema yolculuğunu, edebiyat tutkusunu ve Dostoyevski ile kurduğu bağı anlatan Yönetmen Zeki Demirkubuz şunları söyledi: “Sinemayla çocukluğumdan beri bir bağım vardı ama ilk ilişkilerim edebiyatla, özellikle de Dostoyevski ile kuruldu. Birtakım tesadüflerle Dostoyevski ile tanıştım ve zaman içinde öykü yazmaya başladım. Bütün amacım, koskoca bir ülkede sıradanlaştırılmış; ailesinden, şehrinden, mahallesi tarafından yok sayılmış bir çocuğun, kendi kimliğini var etme çabasıydı. Kâğıdı kalemi elimize almamızın en büyük sebebi, kendimizle karşı karşıya gelmemizdir. Bu, bir edebiyat öyküsünü ya da bir sanat yapıtını kenara koyup birine mektup yazarken bile hissedeceğimiz en büyük ve gerçek duygudur. Kimseye gösteremediğim öyküler yazıyordum ve bir gün birtakım tesadüfler sonucu Zeki Ökten ile tanıştım. Sinemayla da tanışıklığım Zeki Ökten sayesinde oldu. 9 yıl asistanlık yaptım ve bu süre boyunca film çekmek gibi bir düşüncem olmadı. Sadece daha iyi bir işte çalışmak istiyordum. ‘Masumiyet’ filminden sonra sinemayı dert edindim. Masumiyet’ten sonra sinemanın ne büyük bir mucize olduğunu fark ettim ve ardından daha bilinçli olmaya başladım.”

“Anlatılacak yeni bir öykü kalmadı”

Yönetmen Zeki Demirkubuz, artık anlatılacak yeni bir öykü kalmadığını, edebiyat ve sinemanın yerini modern sanatın alma sürecine girdiğini belirtti. Demirkubuz, film çekmenin en hayati nedeninin “meseleyle” ilgili olmak olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “BinbirGece Masalları’ndan bu yana, sinema ve edebiyata konu olan aşk, nefret, fedakârlık, kıskançlık gibi temaların hepsi çok güçlü biçimde işlendi. Zamanla bu temaları Çehov 150 yıl önce, Edgar Allan Poe ve Türkiye’de Sait Faik başka boyutlarıyla anlattı. Yani anlatılacak yeni bir şey kaldığını düşünmüyorum. Peki, o zaman ne olur? Edebiyat değilse belki modern sanatın gücü burada devreye girebilir. ‘Mesele’, film çekmenin en hayati gerekçesidir. Çünkü bu sorunun cevabını idari ya da ahlaki anlamda bulamadığımızda, sinema endüstriyel ve ticari sebeplerle yapılır hâle gelir. Bu da ne kadar sinema, sanat ya da edebiyattır; tartışılır.”

“Bir insanın en büyük yükümlülüğü kendine karşı olandır”

Demirkubuz, konuşmasının devamında ise şu ifadeleri kullandı: “Bir insanın en büyük yükümlülüğü kendine karşı olandır. Çektiğiniz film kişilik sınırlarınız içinde değilse, onu çekmeyin. Yaşamın ufkunu sinema yapmakla ya da edebiyatçı olmakla sınırlamak, yaşama karşı bir hakarettir.”

“Yönetmenlik Master Class” atölyesi, öğrencilerin ve sinemaseverlerin sorularıyla devam etti ve soru-cevap kısmının ardından sona erdi.